21 Eylül 2013 Cumartesi

Gerçek Sevgi Meselesi

Selam gerçek sevgiyi sorgulayanlar,

Baştan söyleyeyim, "gerçek sevgi mi varmış" yada "ben zaten biliyorum yeaa" diyorsan, bu yazı sana göre değil dostum.

Bu yazıda ben bu işin sırrını falan verecek değilim, gerçek sevgiyi belli kalıba sokamam, tanımlayabilirim ama sorgulamaktan da vazgeçmem.

Yukarıyı okuyupta çıkmayan arkadaşlarla devam edelim .

Üniversiteye başladığım ilk sene kayıt olduğum devlet yurdunun tozlu masasının üstünde bir kitap bulmuştum, merak edip okuduktan sonra o kitap benim defalarca okuduğum ve benimsediğim bir kitap haline geldi.  Şimdi yazacaklarım o kitabın da sorgulamamda etkili olduğu konu üzerine olacak.

Şöyle bir giriş yapalım,

İnsanın sevgi anlayışı günümüzde hayatını yönlendirecek kararlar almasına sebep olmakta. Çünkü eski dönemlere göre  "sosyal" olma oranı artan  insanoğlunun aynı oranda ilişkileri yada ilişki kurma potansiyeli de artıyor.

İşte bu noktada , insanın sevgi üzerine yüklediği anlamlar verdiği kararları şekillendiriyor ve o kişinin büyük ölçüde hayatı şekilleniyor. Öyle ki bu kararları yüzünden çektiği acılar yada duyduğu mutluluklar hayatının diğer alanlarını da etkiliyor, derslerine çalışamayabiliyor, işine yoğunlaşamayabiliyor, radikal kararlar almaktan çekinebiliyor, hevesini yitirebiliyor yada tam tersine duygusal açıdan tatmin bir insan, diğer alanlarda da yüksek motivasyonla ilerleyebiliyor.

Kitaptan devam edelim,

"Günümüzde insanların çoğunluğu sevme sorununu, sevmekten daha çok sevilme sorunu olarak algılıyor. Bu nedenle böyle düşünen insanlar için önemli olan nasıl sevilebilecekleri, nasıl sevilmeye değer olabilecekleri oluyor.

Sevilmeye değer olabilmek içinde insanlar türlü türlü yollara başvuruyorlar. Erkekler toplumsal olanakları el verdiği boyutta güçlü, başarılı ve zengin, kadınlar ise daha çekici olmaya çalışıyor. Hem erkek hemde kadınların başvurduğu yollardan diğerleri ise iyi davranışlar edinmek, ilgi çekici bir biçimde konuşabilmek, yardımsever, alçakgönüllü olmak ve kimseyi kırmamak oluyor.

Yani insanların sevilmeye değer olmak için yaptıkları "dost edinmek" için yaptıklarıyla bir nevi aynı oluyor.Gerçekten de bizim kültür çevremizdeki bir çok insanın sevimlilikten anladığı, herkes tarafından beğenilmek ile cinsel çekicilik arasında bir şey oluyor.

Sevebilmek konusunda bir diğer sorunda sevginin bir yetenek sorunu değil, bir nesne sorunu zannedilmesidir.Bir çok insan sevmenin kolay olduğunu,buna karşın sevebileceği yada kendisini sevecek bir eş bulmanın zor olduğunu düşünür.

Bu sorunun çağdaş toplumumuzun gelişimi ile ilintili bir nedeni vardır.

Kültürümüz tümüyle satın alma tutkusu, iki tarafın çıkarına uygun olabilecek alışveriş düşüncesi üzerine kurulmuştur. Vitrinlere bakmak peşin parayla ya da taksitle alabileceği her şeyi satın alabilmek, gününüz insanı bu heyecanı duyarak mutlu olabilmektedir.

Erkek veya kadın çevresindeki insanlara benzer açıdan bakar. Erkek çekici bir kızın, kadın ise çekici bir erkeğin peşinden koşar. Burada "çekicilik" ten anlaşılan özellikle hoşa giden ve insan pazarında gözde olan özellikler yumağıdır.

19. yy sonuyla yüzyılımızın başında çekici olabilmek için bir erkeğin hırslı ve saldırgan olması gerekiyorken günümüzde bu yerini "sosyal" ve hoşgörülü olmaya bırakıyor.

Aynı zamanda günümüzde aşık olma duygusu genelde, sadece tarafların birbirine verebilecekleri şeylere bağlı olarak gelişiyor. İyi bir alışveriş yapılmak istenir; alınacak nesne toplumsal değer açısından üstün olmalı, aynı zamanda beni,benim görünen ve görünmeyen tüm olumlu özelliklerim ve olanaklarım nedeniyle istiyor olmalıdır. Böylece iki insan kendi alım güçlerine göre piyasadaki en uygun nesneyi bulduklarına inandıkları an, aşık olurlar birbirine.

Sevgi konusunda ki bir diğer yanılgı da başlangıçta yaşanan "aşık olma" durumunun sürekli,aralıksız "sevme" ile karıştırılmasıdır.

Elbette bu tür sevgi salt yapısı gereği sürekli olamaz. Giderek iki insan birbirini daha yakından tanır, tanıdıkça yakınlaşmaları gizemini yitirir, ta ki kavgaları,düş kırıklıkları, karşılıklı duydukları can sıkıntısı başlangıçtaki çoşkularını yok edene dek.

Başlangıçta bütün bunları bilmezler ve o çoşkulu sevgi, birbirine "deli" olma halini, sevgilerinin yoğunluğunun kanıtı olarak düşünürler; oysa bu olsa olsa o kişilerin daha önce içinde bulundukları yalnızlık duygusunun yoğunluğunu ortaya koyar. "

Benim burda en çok kafa yorduğum nokta sevginin nesne sorunu olarak ele alınıp (farkında olunmadan) bir pazar oluşturulmuş olması. Yazarın düşüncelerine harfiyen katılıyorum, genelde ilişkiler alışverişe dönmüş durumda günümüzde.

En basit örnek olarak, herhangi bir ortamda mesela bir cafe de uzaktan görüpte tanışmak için yanına gitmek nedir ? Bu durumda cafe yi bir pazar olarak kullanmış olmuyor muyuz ? Kimse "vay karşıdaki ne güzel kızmış gideyim tanışayım ondan iyi arkadaş olur" şeklinde düşündüğünü söylemesin, elbette amaç bir ilişki kurmak, dış görünüşe dayalı.

Birde arkadaşlık siteleri varya , orası da ayrı bir pazar, profil oluşturmalar, artistik yazılar yazmalar, en güzel ve çekici resimleri yüklemeler . Birde kendilerini öyle tanıtıyorlar ki prens o, prenses o.  Kendilerine en ilginç mesajı atanlara cevap veriyorlar, profil yazısında da yazıyor çünkü zordur onlar.

Ben açıkçası artık tiksiniyorum bu ortamlardan, kilosu şu aralıkta boyu şu aralıkta olsun yaşı da şu olsun diyerek aratıp aralarında göze hoş gözükenleri seçmek, alışveriş yapmak değilde nedir ?

Neyse fazla uzatmadan konumuza yani gerçek sevgiye geri dönelim.

Benim anlamlandırdığım sevgide iki ayrı varlığın bir olması, yine de iki ayrı varlık olarak kalabilme karşıtlığı vardır. Yani sevdiğin kişinin kendini yaşamasına izin vermezsen, istediğin şekle sokmaya çalışırsan sevgine zarar verirsin. Sevdiğin insanın gelişmesini isteyeceksin ki sevgin gelişsin, bir olduğunuz varlık gelişsin. Kendinizi yaşayacaksınız ama bir olacaksınız, işte sevginin temel şartı.

Tabi gerçek sevginin başka temel öğeleri de vardır , bunlar ; Özen,sorumluluk duygusu, saygı ve bilgidir.

Şimdi bu öğelerin ne anlama geldiğini tek tek açıklayalım.

Özen

Bir anne çocuğuna özen göstermese , onu beslemeyi, yıkamayı ihmal etse onun sevgisinin içtenliğine inanmayız.   Halbuki çocuğuna özenle baksa, buna tanık olmak bizi çok etkiler.

"Sevgi, sevdiğimiz şeyin yaşaması ve gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir."

İşte duyduğumuz sevginin temelden doğru olması için, sevdiğimize özen göstermeliyiz, ilgimizi eksik etmemeliyiz. Fakat bu ilgimiz karşımızdaki insanı boğacak ve kontrol edecek şekilde olmamalı, yukarıdaki cümlede de dediği gibi sevdiğimizin yaşaması ve gelişmesi için olmalıdır.

Sorumluluk

Günümüzde sorumluluk dışarıdan yüklenmiş bir görev olarak algılansada özünde insanın kendi isteğine bağlı olarak gelişen bir duygudur.

Sevdiğimize karşı duyduğumuz sorumluluk , onun ifade ettiği yada etmediği gereksinimlerine yanıt vermektir. Yani birisi için sorumluluk duymak yanıt verme yetisine sahip olmaktır. Mesela annenin çocuğuna duyduğu sorumluluk bebeğinin bedensel gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Yetişkinlerde ise bu ruhsal gereksinimlerine yanıt vermek şeklindedir.

Saygı ve Bilgi

Hani yazmıştım ya yukarıda , duyduğun ilgi karşıdakini boğacak yada kontrol edecek şekilde olmamalıdır diye, işte bunun olmaması için saygı olmalıdır.

"Saygı, bir insanı olduğu gibi görme, onun kendine özgü bireyselliğini algılamaktır."

"Başka birine saygı duymak, o insanı gerçekten tanımadan mümkün değildir. Bilginin önderliği olmaksızın ilgi ve sorumluluk körü körüne olur. İlgi ve özen ile kazanılmamışsa, bilgimde boştur. Bilginin bir çok düzeyi vardır. Sevginin bir parçası olan bilgi, yüzeyde kalmaz öze iner.  Bu bilgiye ancak kendi çıkarlarımı bir ana bırakır, diğer insanı olduğu gibi görebilirsem ulaşabilirim."

Burda bilgiyle kasdedilen karşı tarafı tanımaktır, kişiliğini bilmektir. Örneğin, karşı taraf size kızdığını farkettiniz, fakat onu daha yakından tanıyorsanız korktuğunu, endişe duyduğunu ve kendisini yalnız,suçlu hissettiğini bilebilirsiniz. Böylece size olan kızgınlığının daha derinden bir şeyin dışa vurumu olduğunu anlarsınız, onun korkmuş, kafası karışmış, daha doğrusu acı çeken bir insan olduğunu görebilirsiniz.

Böylece tümevarım yöntemini kullanarak, birisini tanımadan o kişi gerçekten sevemezsiniz. Benim fikrim bu yöndedir.

Özen, sorumluluk, saygı ve bilgi birbirine sıkı bağlı kavramlardır fakat eklemek istediğim son bir şey vardır o da sözünde durmak.

Bir insana söz veriyorsanız, umut aşılıyorsanız  sözünüzden dönmemelisiniz.

Malesef günümüzde özgürlük adı altında çıkarları doğrultusunda sözlerinden vazgeçenleri görmekteyim. Elbetteki bir insanı sevdiğinizde ve oda sizi sevdiğinde ileride kesinlikle ayrılmamalısınız anlamına gelmiyor kasdettiğim, anlaşamıyorsanız ve karşılıklı olarak ayrılmanın daha yararlı olduğunu düşünüyorsanız durum başkadır.

Benim bu mesele hakkında yazacaklarım bitecek gibi durmuyor. Ama değinmek istediğim konulara değindiğimi düşünüyorum o nedenle burada bitiriyorum.

Gerçek sevgiyle yaşamanız dileğiyle, ha bu arada unutuyordum neredeyse, bahsettiğim kitabın ismi "Sevme Sanatı - Erich Fromm"  .


1 yorum: