30 Eylül 2013 Pazartesi

Doğa Ve İnsan Meselesi

Selam toprağım,

Bana göre çağımızın en önemli meselelerinden biridir doğa ve insan ilişkisi. Öyle ki bu ilişki neredeyse kopmak üzere. 

Üzülerek tanık oluyorum insanların doğadan gittikçe uzaklaştığına ve yabancılaştığına.

Üzülerek tanık oluyorum insanların beton yığınlarına ve elektronik aletlere olan bağımlılığının arttığına. 

Dikkat edin bağımlılık diyorum, hani ilişkilerde derler ya bağlı olacaksın ama bağımlı değil, teknoloji ile insan arasındaki ilişkide de geçerli bence bu.

Öncelikle şunu belirteyim, teknoloji ile iç içe bir mesleğim var bu nedenle ona karşı olduğum söylenemez. Elbetteki hayatımızın değişik alanlarında onu etkin bir şekilde kullanmalıyız ve geliştirmeye çalışmalıyız ama bu demek değildir ki hayatımızın bütün parçası haline gelsin. Artık uyanınca yüzümüzü yıkamadan önce maillerimizi  kontrol eder olduk, her anımızı sosyal paylaşım siteleri üzerinde paylaşır olduk, paylaştıklarımızın nasıl tepkiler aldığını sürekli kontrol etme isteği duyduk, kendimize sanal bir dünya kurduk ve orada yaşamak için vaktimizin çoğunu harcar olduk, bizim teknolojiyi ve teknolojik aletleri kontrol etmemiz yerine onların bizi kontrol etmesine izin verdik. 

Gündüz işe gidiyoruz, fişi prize takıyoruz ve akşama kadar bir ekrana bakarak çalışıyoruz. Büyük şehirlerde yaşayan insanlar için bu durum yetmezmiş gibi trafikte evimize gitmek için saatler harcıyoruz. Eve vardığımızda ise yemeğimizi yedikten sonra ya televizyon başına yada bilgisayar başına geçiyoruz. 

Pazartesi işe başladığımızda haftasonu için planlar kurmaya başlıyoruz...

Peki bu dediklerimin doğa ile ne alakası var ? Şöyle alakası var, bu içinde bulunduğumuz sistem bizi doğadan uzaklaştırmaya yönelik ve binlerce yıldır doğa ile iç içe yaşayan insanoğlu olarak doğadan uzaklaştıkça, farketmesek bile onun ihtiyacını duyuyoruz, eksikliğini hissediyoruz. Fakat öylesine kaptırıyoruz ki kendimizi betonlaşmaya, ihtiyacımız olan doğayı kendi ellerimizle tüketmekten de geri kalmıyoruz. 

Bu değişen sistemle birlikte eğlence anlayışımızda değişti. Alışveriş merkezlerinde ihtiyacımız olmasa bile saatlerimizi harcayabiliyoruz, bir yeri gezmeyi düşündüğümüzde oradaki alışveriş merkezleri aklımıza geliyor yada daha da kötüsü büyük alışveriş merkezlerinin bulunduğu yerleri gezmeyi tercih ediyoruz.Bu durum eğlence merkezleri içinde geçerli. Zaten artık çoğu alışveriş merkezinde bu tür bölümler var.Sonuçta müşteri ne kadar çok vaktini orada geçirirse o kadar para harcar.Böylece bizde  kurallarının önceden belli olduğu ve izin verildiği ölçüde eğlenmeye hakkımız olan bir sistemi benimseyip gittikçe alışıyoruz. 

Doğadan kopan insan özünden, köklerinden kopmuş demektir. Özünden uzaklaşan insanın öz değerlerinden de uzaklaşması kaçınılmazdır. Ben bunu  kurban pazarına fotoğraf çekmeye gittiğimde bir kez daha anladım. Anadolunun dört bir yanından gelen yurdum insanının sıcak tavrı, keyifli sohbeti size metropol insanıyla farkını hissettiriyor. Fotoğraf çeksem mi diye ne zaman yüzlerine baksam doğayla, toprakla iç içe olmanın verdiği hoşgörü  ve içtenliği  görüyorum, fakat şehirde bunu yaptığımda kavga edecekmişiz gibi bir his doğuyor içimde kaldı ki kavga etme eşiğine geldiklerim de oldu.

Ben burda şehirde yaşayanlar kötü, anadoluda köylerde yaşayanlar iyidir gibi bir şeyi kasdetmiyorum elbette, amacım doğadan kopmanın insanlar üzerinde etkisini vurgulamak.

Doğanın insan üzerine etkisini ele almış bilimsel makaleleri araştırdım, içlerinden bir tanesi bu konu üzerindeki diğer makalelerin özetini çıkaran nitelikte olmuş. Yazının çok fazla uzamaması için sadece bu makaleden yararlanacağım. (Doğal Peyzajın İnsanın Psikolojik ve Fiziksel Sağlığı Üzerine Etkileri,Halil Özgüner,2004)

İnsanların doğa ile doğrudan iç içe olmaları (aktif kontak)  yada manzara seyretme , pencereden ağaçlara bakma (pasif kontak) gibi doğayla etkileşimlerin insan psikolojisi üzerinde olumlu etkileri olduğu, hatta bu tür alanların yakında mevcut olduğu ve istenildiği zaman kullanılabileceğinin bilinmesi bile insan psikoloji üzerine yarar sağladığı ispatlanmış. Bu bilgi hastanelerdeki bahçelerin hastalar üzerindeki etkisi araştırılırken ortaya çıkarılmış.(Kaynak)

İnsanların gelirleri yükseldikçe bahçeli evler almaları, çiçekler bitkiler dikmeleri ,doğa eksenli etkinlik ve hobilerle uğraşmaları da aslında insanın doğaya olan ihtiyacının bir diğer göstergesidir.(Kaynak)

Yani imkanlarımızı artırmak için para kazanıyoruz, daha sonra da paralarımızı eski imkanlarımıza sahip olmak için harcıyoruz.

Bilim insanlarının şehirlerdeki parkların önemini vurgulayan araştırmalar yapıp, şehir planlamacıların bunları göz önüne alıp yaptıkları işlerden bihaber bizler, şuan İstanbul da her gördüğümüz boşluğa dikiyoruz binayı. Bizim evin karşısında ilk geldiğimizde açık yeşillik bir alan vardı, çocuklar orada uçurtmalarını uçurur, maçlarını yapardı. Parka çevrilmiş olmamasına rağmen insanlar bir şekilde o yeşillik alandan istifade edebiliyorlardı. Şimdi ne mi oldu, oraya kocaman bir alışveriş merkezi diktiler, şuan balkondan baktığımda yeşillik alan değil beton yığınından başka bir şey göremiyorum.

Ulrich adlı bilim adamı doğanın insan üzerindeki etkilerini bilimselleştirmek için bir çok araştırma yapmış .Araştırmalarından birinde  doğal manzaraları seyreden bireylerin fizyolojik ve psiko-fizyolojik tepkilerini (kalp atış hızı, kan basıncı, adale gerilimi, beyin dalgaları) ölçmüş, doğal manzaraları seyretmenin denekler üzerindeki gerilimi  düşürdüğünü ve stresli durumdan iyileşmeyi hızlandırdığını kanıtlamış, stres ölçen değerler arasında da doğanın iyileştirici etkileri olduğu  konusunda tam bir tutarlılık olduğunu göstermiştir.

Biraz da bu alan üzerinde yapılan deneylerden örnek vereyim,

Yapılan bir deneyde, doğa gezisine giden, kent içinde tatil yapan ve tatil yapmayan üç grup oluşturulmuş.Ardından bu gruptan bir okuma parçasında yapılan hataları düzeltmeleri istenmiş ve en iyi puanı doğa gezisine giden grup elde etmiş. (Hartig vd. ,1991) Bir başka deneyde, yurtta kalan üniversite öğrencilerinde  pencereleri doğal alanlara bakan öğrencilerin, diğer öğrencilere göre direkt dikkat konusunda çok daha başarılı oldukları gözlemlenmiş.(Tennessen ve Cimprich, 1995).

Son olarak şu örneği vereyim, ormanda kamp yapmanında kısa ve uzun vadede psikolojik yararları tespit edilmiş, kamptan dönen insanların yeşil çevreye ve oradayken hissettiklerine karşı içlerinde bir istek kaldığı ortaya konulmuş. (Kaplan ve Talbot, 1983).

Serdar Kılıç'ı bilir misiniz ? İşte tam bir doğa aşığı insan. Doğadaki İnsan , Doğada Tek Başına, İçimdeki Doğa  gibi programları ve bir çok doğada hayatta kalma videoları vardır. İzlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Bir videosunda şöyle dedi Serdar Kılıç ; " İnsan bir kere doğayı severse, doğa o insanı hep yanına çağırır."

Doğadaki Çocuk adlı bir programı daha vardır Serdar Kılıç'ın. Doğanın çocukların gelişimi üzerine etkilerini gösterir. Apayrı bir konudur zaten çocuğun doğayla iç içe yaşayarak büyümesi .  Bu konuda illa ki bilimsel bir araştırma vermeme gerek yok sanırım. Bir ekran başında saatlerini geçiren çocuğa göre doğada saatlerini geçiren çocuğun bir olmasını bekleyemeyiz.

Serdar Kılıç'ın çok güzel bir konuşmasını paylaşmak istiyorum sizinle . Yazmak istediklerimin devamı bu videoda, izlemenizi şiddetle öneriyorum.

"Doğada soyu tükenen tür doğadaki çocuktur, doğaya çocuk dikin ! "



Doğadan uzaklaşmanın bizler üzerindeki etkileri o kadar çok ki devam etsem bu yazı bitmez herhalde. Burada bitirmek istiyorum fakat son bir sözüm var ;

Bizler betonların içinde elektronik aletlere bağımlı yaşamak için yaratılmadık. 

Özüneze iyi bakın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder